27 Haziran 2009 Cumartesi

Senden Gidiyorum Pusulasız

Senden gidiyorum pusulasız.

Avare bir gezgin, yolunu kaybetmiş bir karınca, çiçeğinden ayrılan bir polen gibi gidiyorum işte.

Rüzgâra bıraktım ruhumu zamansız sararan gazeller gibi.

Gidiyorum, çölün ortasında, kör bir vadide akan bir damla olarak…

Kalanlar yanar derler

Kalanlar ağlar

Oysa gidenler de kalmıştır yalnızlıklarda

Savrulmuştur hazan yellerindeki taneler misali.

Kışa gülümsemiştir

Senden gidiyorum pusulasız

Gülümsüyorum…

h.e.

21 Haziran 2009 Pazar

Hayaller Kuruyoruz


Ufukla denizin buluştuğu çizgiden gemiler geliyor bir bir.
Yok olmaktan kaçışır gibi…
Böğürtlenlerin arasından, yıkık surların yanından Karadeniz’in durgun sularına bakarak yalnızlık hissini yaşamak dostla ve dostça.
İnsanın bir sigarayı söndürüp diğerini yakası geliyor
Hoş bir müzik çalıyor en hüzünlüsünden
Gözlerimiz yaşarıyor.

Mazilerimiz farklı ama nedense aynı hisleri yaşıyoruz
"Mevlana der ya, "dostundan ayrılan ne kadar konuşsa da
O yine dilsizdir…"
Sessizliğini paylaşmaya devam ediyor
Yüreğindeki sırları saklıyor her zamanki gibi

Yine ufka bakıyorum yine boşluktayım.
Ey gözleri terennüme hasret dünyamız
Sana senden geleli kaç yıl oldu ki
En zor sınavlardan geçtik ve beden kafesinde çakılı kaldık amansız
Her dem zıtlıkları yaşadık.
Senin içinde sana hasret sana özel hayaller kuruyoruz
Özlüyoruz…
h.e.

13 Haziran 2009 Cumartesi

Ne Çok Yoruldu Bu Şehir

Bu şehrin defterinden kara kalemle çizilmiş ne çok hayat silindi.
Yeniden başlangıç ve yeniden çöküş yaşadı binlerce can.
Umut kapısıydı burası, ana kucağıydı. Çekilen ızdırapların bittiği, güzel günlerin beklentisiydi bu yaşlı topraklar.
Uzaktan ebrulu bir parşömendi ama bilmezdi insanlar aslında gri tonlu resimdi.

Ne çok yoruldu bu şehir…

Binlerce yılın asaletinden harcadık
Harcadıkça harcandık
Siyah – beyaz bir karede belli belirsiz karartı
Ve silinmeye az kaldı…

h.e.