24 Mayıs 2010 Pazartesi

HATIRLANMAYAN RUHLAR

Hafif uykulu gözler ve sızlayan başlarla gülmeye çalışan, huzurun tarifine varamayan ruhlar sıralandı derin yamaçlı tepelere.
Yaralara merhem olması umudu vardı besbelli.
Güneşin ve suyun can veren senfonisine kapılmak istiyorlardı çatlayan dudaklara inat.
Güneşi izliyor ardından yağan yağmurla yüreklerini ıslatıyorlardı.
Kederin tadına varmış hayatlarıyla "bir gün bizi de bağrına basacak toprak ana, doğru ile yanlış, yalan ile gerçek, iyi ve kötü ayrılacak o gün!" inançlarıyla, yamalı yaşamlarıyla endişeye doymuş yürekleriyle daha bir başka yürüyorlardı.
Bir can için, bir gül için serden geçmenin gururu ile aşkı yaşıyorlardı.
Sadakat, özlem, acı ve keder dolu...
H.E

6 Nisan 2010 Salı

Sessizce

Yine düşünüyorum seni ve yine düğümleniyor boğazım
Bir damla olsun umut diyorum.
Sevgilinin yüreğinde bir zerre olmak için verilecek hayatları anımsıyorum ve bulutlar üşüşüyor gözlerime ağlıyorum sessizce köşelerde.
H.E.

25 Mart 2010 Perşembe

MAYINLARI TEMİZLİYORUM

Duvarın arkasında yorgun bakışlarla süzüyorum hayalini.
Yasladım yalnızlığına sırtımı ve

kabul ettim paylaştığın yokluğunu.
Ey dost! Yakışır mı

yüreğindeki itaatsizliğe inat
kaldırmak mayınları bir bir suskunluklara.
Yolcu denir böylesine,

kaçaklık denir…
Toprağa sarılasım

yeşeren her yaprağı öpesim geliyor.
Rüzgara dokunmak,

gelgitlerle örülü sahillere
akmak istiyorum coşkun ırmaklar gibi.
Şirin bir nefes çekiyorum içime
Mayınları temizliyorum

isyankar haykırışlara…
H.E

10 Mart 2010 Çarşamba

ELA

Gayrı ufkun kararmış
Gözlerin zifir
Ayıramazsın ki
Beyazı karayı
Yüreğin çöreklenmiş
Anlamazsın ki
Sarıyı, kırmızıyı
Sanma beni
Başka
Karıştırma
Ela ela
Zannetme sendenim
Ya da bildiklerinden
Anlayana gönüldaşım
Anlamayana ...
Yormayın karartmayın ufkumu
Anlayamıyorsan gerisini sorma neden
Anlıyorsan ol bu gönülde
Olamıyorsan
Karışma bu yüreğe
Zaten yorgun zaten hüzünlü
F.E

3 Ocak 2010 Pazar

İnce Bir Fısıltı

Simalar beliriyor gözlerimde.
Gecenin koyu karanlığında şafakları eflatun bir ufuk görüyorum.
Bazen umudunu kaybetmiş bir çocuk yürüyor Balaban’ın sokaklarında yalnız başına, bazen de Tohma çayında yüzüyor huzurla.
Kavak yapraklarının hışırtısı, kurak topraktaki kertenkele yarışları, Darende’nin sarı yamaçları ve sessizlikler içerisinde ince bir fısıltı…
Perdeler açılıyor, sahne başlıyor ve acı tatlı olaylar yaşanıyor tekrar tekrar.
Issız bir vadide yalnızlık beliriyor yine.

H.E.