Hafif uykulu gözler ve sızlayan başlarla gülmeye çalışan, huzurun tarifine varamayan ruhlar sıralandı derin yamaçlı tepelere.
Yaralara merhem olması umudu vardı besbelli.
Güneşin ve suyun can veren senfonisine kapılmak istiyorlardı çatlayan dudaklara inat.
Güneşi izliyor ardından yağan yağmurla yüreklerini ıslatıyorlardı.
Kederin tadına varmış hayatlarıyla "bir gün bizi de bağrına basacak toprak ana, doğru ile yanlış, yalan ile gerçek, iyi ve kötü ayrılacak o gün!" inançlarıyla, yamalı yaşamlarıyla endişeye doymuş yürekleriyle daha bir başka yürüyorlardı.
Bir can için, bir gül için serden geçmenin gururu ile aşkı yaşıyorlardı.
Sadakat, özlem, acı ve keder dolu...
H.E
24 Mayıs 2010 Pazartesi
Kaydol:
Yorumlar (Atom)