26 Mayıs 2008 Pazartesi

Aşk İle Öyle Sarhoş Olmuşum ki...

Hani, pişmek yanmak kadardır ya!… Aşk öyle bir ateştir ki, ruhları bin türlü kirinden arıtır ve gönülleri yaktıkça âşığa itibar kazandırıp rütbesini arttırır. Aşk işinde başarılı olmak, sevgilinin iltifatını ve aşkını kazanmak için bu yanışın derinlikli olması gerekir. Ne kadar çok yanarsa âşık, o kadar pişer bu meydanda. Çünkü bütün dertlerin çaresi aşktır, ötesi büyük bir boşluk…

Aşk ile öyle sarhoş olmuşum ki artık bilmiyorum

dünya nedir? Ve bilmiyorum, ben kimim;

bana bu içkiyi sunan da kim; içki ve kadeh nedir?!..

6 Mayıs 2008 Salı

Düşünce Rüzgârı...

Keşfedilmemiş yerleri keşfetmek, kimsenin görmediği yerleri görmek ve bazen yalnızlığın acısını hissetmek bütün hücrelerime kadar…

Kendimi bir buz dağının tam zirvesinde otururken düşünürüm bazen. Düşecek gibi olurum ve irkilirim. Uğuldayan rüzgâr hatırlatır evreni. Oradan düşüncelerim alır memleketteki toprak evimize götürür. Yine kar vardır dışarıda. Loş ışıklı bir salonda çaydanlığın cızırtısı ile karışan patates kokusu çocukluğumu yaşatır. Soğuktan acışan ellerimiz ısınır gürleyen sobayla.

Bayırlarda kayak yaptığımız ve düşüp bir yerlerimizi yaraladığımız anları hatırlarım çoğu.
Dağ yolundan giderken kekik kokan sulardan içtim, yalnız başıma bayır aşağı koştum, yüzdüm tohma çayında. Bağırdım ıssız vadilere. Toprak kokusunu hissettim sonuna kadar yağmur sonrası. Kurak toprak yakar ayakları. Bir yağmur damlası düşmeye görsün cızırtısı bile tozu bile şad eder ruhları. Kokusu ise bir ömre bedel…
H.E